The Post Film Analizi


Film bizlere gazetenin nasıl özgür kalabileceğini anlatmıştır. Gazetenin kimlere hizmet etmesi gerektiğin hususunda hatırlatmalarda bulunmaktadır. Gazetenin ekonomik olarak sermaye sahiplerinin çıkarlarını veyahut sermaye sahiplerinin kar amacı güden zihniyetinin halkın bilgi alma ve bilinçlenme fonksiyonunu zedeleyebileceğini bizlere göstermiştir. Hükümetin gazete için yaptığı yaptırımların bir gazeteyi yıldırmaması gerektiğini zira gazetenin güç kaynağı hükümet değil, halk olduğunu bizlere anlatmak istemiştir. Gazetenin hiçbir koşulda isteği dışında kaynağını açıklamak zorunda bırakılmaması gerektiğini ve bunun gazeteciliğin ilkelerine aykırı olduğu gösterilmiştir.


Medya-sahiplik yapısına baktığımızda filmde aile gazetesi olduğundan bahsedebiliriz ancak bu düzen uzun süremezdi çünkü kapital sistemde gazetenin işlemesi için maddi kaynaklar lazımdı ve bunu finanse etmesi içinde gazeteyi halka açması ve hisselerini belli oranda satmasını öngörüyordu. Ancak medya bir kişinin elindeydi ve kararları bir kişi verir. Her ne olursa olsun belli hisseleri elinde bulundurduğu için Graham gazetede son sözü söyleyen kişidir. Basın özgürlüğü/sınırı, gazetenin halka haber verme fonksiyonunu yerine getirmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Bu bir vatandaşlık görevidir. Halkın vicdanını göz önünde bulunduran ve eskiden hükümet için çalışan Ellsberg’ün sayesinde Vietnam Savaşı ile ilgili belgeler gün yüzüne çıkmıştır. Tehlikenin farkındaydı çünkü bu gibi önemli belgelerin yayınlanması özellikle hükümete zarar veren belgelerin halka paylaşımı güç olacaktır. Çünkü sansürün yanı sıra hükümet tarafından veyahut hükümet yanlısı kuruluş tarafından da bir yaptırım uygulanabilirdi. Film bizlere basının hür olmasını gerektiğini göstermiştir. Halkın çıkarları göz önünde bulundurulmalıydı zira gazeteler sadece hükümetin çıkarlarını gözeten bir araç değildir, gazete halkın sesidir, vicdanıdır. Gazetenin sahibi Kay Graham ile Ben Bradlee belki de kendilerini riske atarak böylesine önemli ve halkın bilmesi gerektiğine inandıkları bu bilgilerin halka paylaşılmasını gerektiğini düşündüler. “Bilgi edinme hakkını, idarenin elinde mevcut olan bilgi ve belgelere ulaşma özgürlüğü olarak tanımlayabiliriz” (Soykan, 2007, s:65) Ancak basının özgürlüğüne müdahil olan bir hükümetin varlığı söz konusudur. Anayasanın maddelerine dayanarak halktan yetki alan hükümetin yine anayasa ile basının özgür olmasını öngören maddeleri göz ardı etmesi trajikomiktir. The New York Times gazetesi, kaynağından gelen bilgiler ışığında belgeleri gazetede yayınladığında birçok gazete inzivaya çekilmişlerdi tabir-i caizse. Ben Bradlee ilk başta takındığı tavır basın özgürlüğünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktı ve Times gazetesinin mahkeme kararıyla yayınlarını durdurmasını rekabet olarak algılamış ve rakibinin saf dışı kaldığını düşünmüştür. Ancak sorun şudur basın özgürlüğü her gazete ve gazeteci içindir eğer bir gazeteciye veyahut gazeteye müdahale gelecekse bu tüm gazeteleri ilgilendiren husustur. Çünkü aynı amacı güdüyorlar ve amaçları haber yapmak, halkı bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir.


Film basına nasıl sınırlamalar getirdiğini ve bunu nasıl yasalara dayandıran bir hükümetin olduğundan bahseder. Nixon hükümeti, bu belgelerin yayınının durdurulması gerektiğini çünkü bunların casusluk ile ilgili olduğunu anayasadaki casusluk maddesine dayanmıştır. Basını sınırlandıran aslında sadece hükümetler değildir, vakti zamanında çıkarları için onların yanında bulunan kitleler de bu çarkın bir üyesi olmuşlardır. Basın özgürlüğüne en büyük sınırlar tehditlerle, yıldırmalarla ve yaptırımlarla gelmektedir. Hukukçular “Şeytanın Avukatlığı”nı yaparak bu gibi özel belgelerin yayınlanması bir suç teşkil edeceği tehditlerinde bulunmaktadırlar. Asıl suç bu belgelerin gün yüzüne çıkartılmayarak halka olan sorumluluğun yerine getirilmemesidir. Basının özgür olması ve sınırlar getirilmemesi gazete için önem arz edeceği gibi asıl önemli husus, halkın bilgilendirilmesidir. Haber yapma özgürlüğü, filmde devlet sırlarının yayınlanmaması gerektiğini öngörür. Ancak dikkat çekilen nokta haberin yayınlanmasını isteyen Graham şart koşar: “Askerlere zarar gelmeyecekse yayınlayın!” burada şu çıkarımda bulunabiliriz, haber yapmanın özgürlüğü belli sınırlar çerçevesindedir. Özel hayatın ihlal edilmemesi, gerçekten devlet sırlarının (askeri stratejileri) gibi konularının halk önünde tartışılmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Ancak filmdeki mevzu haber yapma özgürlüğüne engel teşkil etmez zira geçmiş hükümetlerin, siyasi aktörlerin ve Nixon hükümetinin halkı çıkarlarından çok kendi çıkarlarını ortaya koydukları için bu belgelerin yayınlanmasında yasalarca engel teşkil etmemektedir. Haber yapmayı engelleyenler, geçmiş ve mevcut siyasi aktörler ile zamanında onların yanında yer almış kişilerdir. “Asli görevi kamuoyunu doğru ve tarafsız olarak bilgilendirmek olan medya kuruluşları, mevcut durumda görevlerini yerine getiremez hale gelmiştir. Medya içerikleri ait olduğu grubun tercihleri doğrultusunda hazırlanmakta ve sunulmaktadır.” (Bektaş, 2007, s:92)  Ben Bradlee gazetecilik açısından birçok etik olmayan davranışlar göstermiştir ve haber yapma özgürlüğünü bahane etmiştir. Haber yapmak uğruna Times gazetesine sızması için stajyerlerinden birini göndermiştir. Ya da Nixon’un kızının düğününe davet edilmedikleri için diğer gazetelerin notlarını alarak basın özgürlüğüne dayandırması. Bunlar haber yapma özgürlüğüne engel koyan hükümetin yanlışına başka bir yanlışla diğer rakip gazetelerin emeklerini görmezden geldiğini söyleyebiliriz. Ancak bu etik sorunlar bir kenara bırakıldığında haber yapma özgürlüğüne ciddi müdahaleler gelecektir. Tek dayanakları olması gerektiği gibi yasalar olacaktır. Ben Bradlee: “Neyin yayınlanmasına devlet karar verecekse o zaman bizim varlığımızın anlamı yoktur.” olarak ifade ettiği bir cümlede haber yapma gazeteciliğin temel işlevidir ve bu işlevi en iyi uygulayacak olan unsur da gazetecilerdir. Kaynağın gizliliği, gazeteci kaynağını söylemek zorunda değildir. Kaynak eğer arzu ederse bu kaynağın sahibi gazetede yerini alır onun dışında bireysel olarak gazeteye kaynak sorulamaz. Bu gazeteciliğin önemli ilkelerindendir. Film içerisinde Ellsberg ve arkadaşlarından edindikleri bilgileri Times ve Post gazetelerinden söylemeleri isterler uzun süre de söylemezler ancak çalışanlardan biri Graham’ın hapse girebileceğini söyleyen avukatlardan birine kaynağı dolaylı olarak söyler. “Haber kaynaklarını açıklama konusunda cezai tehditle karşılaştıklarında haber kaynaklarını açıklamakla, mahkum olmak arasında bir karar vermek zorunda kalmayacaklardır.” (Baykan, 2011, s:41.)  Burada baskı olduğunu ve bu baskıya gazetecinin yenik düştüğünü görmekteyiz. Suç gazetecide değil, asıl suç gazeteciliğin bu ve bunun gibi ilkelerinin avukatlara veyahut siyasi aktörlere yeterince anlatılmadığını görüyoruz. Haberin sınırı/4. kuvvet olma durumu, haberin belli sınırlar içerisinde olması gerektiğini söyleyebiliriz. Haberin sınırını belirleyen hükümetin kendisi olabileceği gibi gazete sahibi de bunu belirleyebilir.


Filme ilk baktığımızda Graham arkadaşı olan Eski Savunma Bakanı McNamara’yı savunması ve daha önce siyasi aktörlerle arkadaşlıklar kurdukları için de onlarla ilgili olumsuz haber yapmaktan kaçınıyorlar. Daha çok Nixon’un kızının düğününe odaklanması gerekilen haberler karşılarına çıkıyor. Gazete veyahut gazeteci gazeteciliğin ilkelerine uymalı ve imtiyaz sahibinin yönlendirmelerini görmezden gelmelidir. Gelmelidir ki tarafsız bir anlayıştan söz edebiliriz. McNamara gibi siyasi aktörlerin savaşı bahane göstererek gazetelerin bu süreçte tarafsız olmaması gerektiğini savunduğu bir sistemde gazete dönemlere göre taraflı ya da tarafsız bir tutum sergilemesi kabul edilemez. Medya yasama, yürütme ve yargıdan sonra kamuoyu nezdinde 4. kuvvet olarak ifade edilir. Medyanın halk için siyasi aktörleri ya da hükümeti denetlemesi gibi önemli bir fonksiyonu vardır. “Gerçeğe uygun bilgilerle siyasal iktidarları denetlemek, eleştirmek ve uyarmak, yaşanılan toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda halkı bilgilendirmek, demokratik toplumlarda basının kamusal görevleri arasındadır.” (Özsunay, 1977, s:129) Bu fonksiyonu kendi çıkarları için kullanmamalıdırlar. Halk medya aracılığıyla bir fikir sahibi olur ve halk bu fikirleri kendi süzgecinden geçirerek doğruyu ya da yanlışı bulmasına ciddi anlamda katkı sağlar. Filmde The Post gazetesinin editörlerinden davanın sonucunu gazetedeki çalışanlara açıklarken davadan çıkan şu söz aslında medyanın ne denli önemli bir işleve sahip olduğunu bizlere açıklar niteliktedir: “Basının görevi halka hizmet etmektir, halkı yönetenlere değil.” Bu cümle basının denetleyici rolünü gözler önüne sermektedir. Medyanın sorumluluğu kime karşıdır? Medyanın sorumluluğu halka karşıdır. Çünkü halk olmazsa gazete de olmaz ancak medyanın ekonomik olarak özgürlüğünü eline de alması gerekir ve eşit bir medyanın varlığından da söz edilmesi gerekir. Haberin sadece ticari amaç taşıdığı için yayınlamak medyanın sorumlusu olduğu halka saygısızlık olacaktır. Çünkü halka aktarılan bilgiler sadece gazetenin satışlarını arttırmak olmamalıdır. Filmde Graham’ın dediği gibi: “Kalite karı arttırır.” Medyanın sorumluluğu nerede başlar, nerede biter ya da bitmelidir? Medyanın sorumluluğu halka haberlerin aktarımı, bilinçlendirilmesi süreciyle başlar çünkü halk bilinçsizliğinin önemli dayanağı medyanın yetersizliği de olabilmektedir. “Vatandaş gazeteciye, kendisi için bütün bilgileri toplama gücünü ödünç verir ve bunu, bu bilgiyi hemen kendisine ulaştırması yükümlülüğüyle bağlar.”  (Girgin, 2008, s:208) Filmde özellikle gazete sahibinin mal varlığını yitirmesini ve hapse girmesini göze alarak halkın menfaatini düşünmesi bizlere somut bir anlatı sunar.


Sonuç olarak, Kamunun vicdanı göz önünde bulundurulmalı ve gazetecilerin, basın ilkelerini göz ardı etmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Basın, sermaye sahiplerinin kuklası olmaması gerektiğini, kamu vicdanını göz önünde bulundurarak gazetenin geleceği ne olursa olsun mühim olanın halk olduğunu söyleyebiliriz. Ancak medyanın ekonomik özgürlüğünü tam manasıyla sağlayamadığı için siyasi aktörlerin, hissedarların veyahut finansman sağlayan kuruluşların kararlarına da mahkum kalmıştır. Cesur kararlar vermenin önemi anlatılmış ve kadın gazete sahibinin de medya içerisinde var olabileceğini hatta filmin mahkeme çıkışında genç kızların Graham’a gıpta ile bakmaları gelecek gazeteciler için de önemli bir atılım olmuştur. Ancak film mükemmeliyetçi bir tavır takınması açıkçası iyi bir izlenim oluşturmamıştır. Çünkü gazete sahipleri ve çalışanları zamanında siyasi aktörlerle beraber iç içe olmuş ve gazeteciliğin getirdiği ilkelere zıt düşen tutumlar sergilemişlerdir. Evet, bir suçlu aranacaksa Nixon veya geçmiş hükümetler diyebiliriz ancak bu listeye medyadaki kişilerin şahsi çıkarlarını bir kenara bırakıp halkın menfaatini gözetip onların haber almalarını sağlamaları gerekirdi.

KAYNAKÇA

1. Soykan, Cavidan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Bilgi Edinme Hakkı”, AÜHFD,C. LVI, S. 2, 2007, s:65.
2. Bektaş, Tülay, “Tekelleşme Sorunu”, Bir Sorun Olarak Gazetecilik içinde der. B. Arık ve M. Şeker, Konya, Tablet Yayınları, 2007, s:92.
3. Baykan, Metin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Basın Özgürlüğü, Ankara, Adalet Yayınevi, 2011, s:29.
4. Özsunay, Ergun, Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, 3. bs. , İstanbul, Sulhi Garan Matbaası, 1977, s:129.
5. Girgin, Atilla, Gazeteciliğin Temel İlkeleri, DER Yayınları, İstanbul, 2008 s:208.

Yorumlar